Alerji ile mücadelede yalnız değilsiniz

2 Nisan 2018

Bir günün güneşli, bir günün yağmurlu olduğu bahar ayları, en çok da Nisan – Mayıs aylarında çevre tozları ve polenlerin yoğunlaşmasına paralel olarak alerji şikayetleri tavan yapıyor. En önemli nedeni bu dönemde çevre tozlarının aktif olmasıdır. Tek suçlu polen gibi düşünülse de gerçek böyle değil. Baktığınızda yılın her ayı polenler vardır. Bazı ağaçlar kışın polen yayarlar. Baharda hareketlenen çevre tozları, havadaki hareketlilik ile birlikte polenlerin yanı sıra kimyasallar, ağır metaller, bakteriler, virüsler, kimyasal maddeler gibi pek çok oluşum da yayılmaya başlar. Aslında bahar aylarında alerjilerin daha fazla görülmesinin nedeni tüm bunlara bağlı olarak artar.

Alerji, genetik olarak bebeğe geçer

“Anne ya da babada özellikle solunum yolları ile ilgili alerjik bir hastalık varsa, bebekte alerjik durum ortaya çıkma olasılığı yüzde 40 civarındadır. Ebeveynlerin ikisinde de alerjik bir durum var ise bu olasılık yaklaşık yüzde 70’tir.” -Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mübeccel Akman, Central Hospital

Klasik alerjik belirtiler hapşırma, burun akıntısı, saman nezlesi şeklinde göz yaşarması, nefes darlığı diye sıralanabilir. Ancak altyapısında birçok maddenin de etkisi olduğundan,vücudumuzun farklı sistemlerini de rahatsız etmeye başlamasıyla belirtiler değişir; karın şişkinliği, kabızlık ya da bahar yorgunluğu… Her bahar kendimizi yorgun hissediyorsak alerjiden şüphelenebiliriz! Bu size şaşırtıcı gelebilir ama her bahar yorgunluğu alerji demek olmamakla birlikte eşlik eden diğer belirtilere de bakarak şüphe edilebilir…
Alerji şikayetleri son yıllarda giderek artıyor. Çünkü giderek sanayileştiğimiz için alerjik maddelerin içine bir de çevresel toksinler katılmaya başlandı; çevre gittikçe bozulmaya başladı. Ayrıca bağışıklık sistemimiz yorgun olduğundan daha çok alerjiye yakalanıyoruz. Bebek ve çocuklardaki alerji vakalarının arttığını görüyoruz.

NEDEN?
“Sezaryen, alerji riskini 5 kat arttırıyor!”
Son rakamlar gösteriyor ki, sezaryen doğum sayısı giderek artıyor. Üstelik ortaya çıkan rakamların %50’si annelerin kişisel tercihlerine bağlı olarak gerçekleştiriliyor. Doğru sanılan yanlışlar, bu doğum seçeneğini daha avantajlı gösterse de sezaryen, bebeklerde alerji ve astım riskini artırıyor. Avrasya Hastanesi’nden Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ersin Sarı, sezaryen doğumların normal doğuma oranla alerji riskini arttırdığını vurgulayarak anne adaylarını uyarıyor.

Bebekler alerjik hastalıklara yatkın doğar. Ancak…
İnsanlarda iki tip bağışıklık sistemi mevcuttur. Mikroplara karşı olan bağışıklık sistemi ve alerjiye eğilimi artıran bağışıklık sistemi olarak ayrılan bu iki sistem, belirleyici bir rol oynar. Her bebek alerjik eğilimle doğar. Mikroplarla karşılaştıkça güçlenen bağışıklık sistemi, alerjilere karşı kendini koruma altına alır. Tam tersi durumda ise bebek ne kadar az mikropla karşılaşırsa, alerjik eğilimi de o kadar artar ve alerjik reaksiyonlara bağlı hastalıklar da artar.

Normal doğum alerji riskini düşürüyor
Bir insanın bağırsaklarında kolonize olmuş bir bakteri florası vardır. Bu floranın ilk gelişimi bir bebeğin ileride alerjik reaksiyonlara karşı eğilimini belirler. Ancak doğduğunda bebeğin florası sterildir. Normal doğumla birlikte annenin vajinasındaki floralarla temas ederek kendi bağırsak florasını oluşturur. Bu yararlı bakteriler bebeğin erken dönemde gıdalara tolerans geliştirmesini sağlarken, ileri yaşlarda da alerji ve astım görülme oranını düşürüyor. Dolayısıyla sezaryenle doğan bebeklere nazaran normal doğumla hayata gelen çocukların alerjik hastalıklara yakalanma riski azalıyor.
Peki, sezaryen doğumunun buradaki rolü nedir?
Daha önce de değindiğimiz gibi tamamen steril olan bebek florası, sezaryen ile doğduğunda anne ile bir teması olmadığında yararlı bakterilerden mahrum kalır. Bunlar bağışıklık sistemi için bir etki yaratmadığı gibi faydalı mikroplar yerine farklı cinsten ve farklı miktarlarda mikropların yerleşmiş olması alerji ve astım riskini arttırıyor.

Yapılan çalışmalar gösteriyor ki;
• Sezaryen ile dünyaya gelen bebeklerin ilk 2 yaş içerisinde, normal doğum ile dünyaya gelen bebeklere nazaran alerji eğilimi 5 kat daha fazla oluyor.
• Sezaryen doğumla dünyaya gelen bebekler, ilk 1 yıl içinde, besin alerjisi ve ishal olma konusunda yüksek riske sahip oluyor.
• Sezaryen ile dünyaya gelen bebeklerin normal doğum ile dünyaya gelen bebeklere oranla daha çok astım olma olasılığı bulunuyor.

BAHAR ALERJİLERİ ASTIMA DA DÖNÜŞEBİLİR, DİKKAT!

“Çocukluk çağında görülen astım, yüzde 90 oranında alerjik kökenli oluyor. Ev içindeki alerji yapıcı maddelerin bronşlarda hassasiyet yaratması; sıcak – soğuk hava değişimi, egzersiz, solunum yolu enfeksiyonları, kimyasal kokular, hava kirliliği ve sigara dumanı gibi uyarıcılar ile temas, astımın ortaya çıkışını tetikliyor.” -Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Mübeccel Akman, Central Hospital

Dr. Sinan Akkurt öneriyor: “Bağışıklık sistemini güçlendirmek için bunları yapın…”

Şeker: Şeker tüketimini ‘neredeyse hiç’e indirerek vücudunuzun mineral dengesini koruyabilir, bağışıklık sisteminizin rahatsızlıklarla daha kolay savaşmasını sağlayabilirsiniz.

Hareketsizlik: Vücudumuz bütün gün televizyon ya da bilgisayar karşısında oturmak için dizayn edilmedi! İster ev işi yapın, ister oyun oynayın, ister yürüyüş, ister spor, ister dans.. Hiçbir gününüzü hareketsiz geçirmeyin!

Radyasyon: Tamamen hayatımızdan çıkaramayız belki ama en azından telefonu kulaklıkla kullanabilir, mikrodalga fırından sonsuza dek vazgeçebiliriz. Bulaşık, çamaşır makinalarına çalışırken yaklaşmamak, saç kurutma makinasını aralıklı kullanmak, kablolu İnternet’i tercih etmek de zor olmayabilir..

Abur cuburlar: Çoğu gıda katkı maddeleri içerir. Doğal olmayan tüm maddeler bağışıklık sistemini yorar. Yediğiniz abur cuburların tadının damağınızda kalma süresi, sebep olacağı zararların hayatınıza etki süresinden daha kısadır.

Susuzluk: Çoğu kez su içmeyi unuturuz. Günlük iki litre su içmeliyiz.

Yetersiz beslenme: Geçiştirilen öğünler, fast food gıdalar yerine şunu ilke edinelim: Ne kadar renkli sebze, meyve, ne kadar çeşitli et ve ot tüketirseniz o kadar zengin beslenirsiniz!

Hava kirliliği: Elimizden geldiğince trafiğin yoğun olduğu şehir merkezlerinden, üretimin yoğun olduğu sanayi bölgelerinden uzak yerlerde oturalım. Ayrıca haftasonlarını kapalı AVM’ler yerine hava yağmurlu da olsa açık havada geçirmek daha iyi bir tercih olacaktır.

Stres: Stresle mücadele için gerekiyorsa destek almaktan kaçınmayın.

Sigara, alkol: Bırakın!

Alerjiden kurtulamayanlar için alternatif yöntemler de var!
Biorezonans neye / nelere alerjinizin olduğunu tespit etmek ve tedaviyi desteklemek için etkili bir yöntem. Biorezonans ile tedavi konusunda oldukça tecrübe sahibi olan
Dr. Sinan Akkurt “Alerji şikayetiyle bize başvuran bir hastamızın tedavi sürecine alerji testi ile başlıyoruz. Bu bir kan testi. Hastadan aldığımız kan örneğinden, hastanın kaç maddeye alerjisi olduğunu saptadıktan sonra ana alerjenlere öncelik vererek kişiye özel biorezonans tedavisi planını belirliyor ve uygulamaya başlıyoruz. Bazen şikayetçi olunan alerjinin altında başka alerjiler yatabiliyor ve çoğunlukla hasta bunu farkedememiş olabiliyor. Bu testle asıl sorunun hangi maddeden kaynaklandığını, hastaya hiçbir madde yüklemesi yapmaksızın, risksiz bir şekilde kan örneğinde 6400 farklı maddenin frekans kodunu arayarak yapıyoruz.” diyor.

Tedavi, biorezonansın temeli olan hastalıklı hücrelere yaydıklarının tam aksi yönde frekans yollayarak olumsuzlukları nötrleştirmeye dayanıyor. Haftada bir kez, yaklaşık bir saat süren seanslar sonunda ortalama 10 – 12 hafta içinde iyileşme sağlanabiliyor. Nisan – Mayıs aylarında en çok zeytin çiçeği, zeytinağacı çiçek polenleri ile ilgili sıkıntılar görülüyor. Alerji tekrarlayabilir.

Dr. Sinan Akkurt bu durumu “Bazı vakalarda da (yüzde 15 dolayında) tedavi tamamlandıktan sonraki sene hafif de olsa alerji belirtisi görülebiliyor. Afrika’dan toz bulutu geldi gibi haberler duyarız örneğin. Aslında sadece toz gelmez, içinde birçok maddeyi barındıran bir yapı gelir. Ve her yıl gelen tozun içeriği değişiktir. Yeni tozlara karşı da destek terapi seansları uygulanması gerekebilir. Çevre tozları dünya etrafındaki dolaşımını yaklaşık 2-3 yılda tamamlayacağı için bu süre sonunda kalıcı bir tedavi hedeflenebilir.” diyerek açıklıyor.
Uzmanlar alerji sorununun ciddi hastalıklara zemin hazırlayabileceği ve tedaviye yönelmek gerektiği konusunda hemfikirler. Alerjisi olanlara çiçek olan yerde, tozlu yerlerde bulunmamalarını, evde hava filtreli süpürgeler, polen filtreli hava temizleyiciler kullanmaları öneriliyor. Evcil hayvanları varsa aynı odada uyumamayı tercih etmeliler. Bağışıklık sistemlerini desteklemek için C vitamini kullanmak da iyi olacaktır.

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir