Nice nice yıllara ilk göz ağrım- Fatih Türkmenoğlu

9 Eylül 2016

İnsan yaş aldıkça doğumgünlerinin önemi de azalıyor. Hani 30, 40, 50 önemli belki, daha gençlik yıllarındaki doğumgünleri de; ama aradaki yıllar unutulup gidiyor.

Ben çok uzun zamandır doğum günümü kutlamıyorum, bana özel bir parti, yemek falan hazırlanmasına da izin vermiyorum. İdil bana 40 yaşıma özel 40 dostumdan yazı alarak bir kitap hazırlatmıştı, çok anlamlı ve emek isteyen bir hediyeydi. Şimdi sağ raflarımın en üstünde, gözüm gibi saklıyorum onu. Arada bir sayfaları çevirip yazılanları tekrar takrar okumaktan da çok mutlu oluyorum. Şimdi böyle düşünceli bir kutlamadan sonra ne olsun başka? Bir de kısmetse 50’de bir kutlama yaparız, yeter…

Ama çocuklarda durum öyle değil tabii. Bizimkiler neredeyse her gün doğumgünlerine kaç gün kaldığını soruyorlar. “Baba doğumgünüme kaç gün kaldı? Nasıl kutlayacağız?” O özel gün için, bütün bir 364 gün heyecanlanıyorlar.

IMG_1183

Talia, bu yaz 12 yaşını doldurdu. O benim ilk göz ağrım, günlerce doğumunu beklediğim, uğruna çocuk gelişimi literatürünü en baştan taradığım, doğmadan önce el yazısı kitap yazmaya başladığım ve bunca yıldır da yazmaya devam ettiğim prensesim. 12 de önemli bir yaş, o da kabul. Ancak Talia’nın bu güne yüklediği anlam, günü abartması, köpürtmesi, hayallerini kurması, inanılmazdı. “O sabah Ayvalık’ta, anneannemle uyanmak istiyorum” dedi. “Orada parti olsun, herkes olsun” dedi. Hediyelerinin siparişini bile önceden verdi.

Çocukların bazen nazlanmasına izin vermek lazım. Bunu bir davranış türü olarak benimsemesine müsamaha göstermemek şartıyla tabii. İnsan iç sesiyle ayarlayabiliyor böyle şeyleri, yine öyle yaptık. Zaten onları biraz anneanne ve dedeyle bırakıyoruz her yaz, tarihleri ayarladık. Orada uyanma arzusuna bir tik atıverdik.
İstediği hediyelerden mantıklı olanları almıştık, ihtiyacı olanlar, zaten alınması gerekenler, çok istediği ufak tefekler; geldik parti meselesine çattık. Dayı ve kuzenleri, biz, topla çıkart 10 kişiyi geçmiyoruz. Arkadaşlarının hepsi İstanbul’da veya başka yerlerde tatildeler. “Biz Ayvalık’tayız, siz de buradaysanız görüşelim” diye telefon açan İdil’in kuzenleri imdada yetiştiler. Onların çocukları, teyzeler falan oldukça kalabalık bir parti kıvamına
dönüştü. Hatta siteden üç arkadaş da listeye eklenince, tam istediği gibi oldu her şey.

Kızım mutlu olsun istiyorum, elimden geleni yapıyorum. “Benden çiçek alsın” diye anlamlı notlarla çiçek siparişi verdim. Baktım kardeşim ve eşi de aynı şeyi düşünmüşler. “İlk çiçeklerini bizden alsın istedik” dediler. Masanın üzerinde üç kocaman vazolu, şekilli, balonlu, şekerli çiçek. Bizimki sonsuz mutlu. Tam istediği gibi çok özel bir kutlama. Tam hayalini kurduğu gibi, kendini bir prenses gibi hissediyor. Herkes onun doğumuyla, çocukluğuyla ilgili güzel anıları anlatıyor. Bütün konuların başrolü Talia’da. Pasta en sevdiği beyaz meyveli olandan. Diğer yemeklerin hepsi de en sevdikleri…

Evet, bugün çok özel bir gün. Biliyorum, takvim yaprakları ilerledikçe, o da artık bu kadar önemsememeye başlayacak. Şimdi biz onu el bebek gül bebek sarıp sarmalarken, yaşasın. Biliyorum, biraz arabesk, ama “baba evinde yaşasın” diyeceğim!

İyi ki doğdun canım Taliam.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir