Sınırlarını zorlasana ahbap! – Fatih Türkmenoğlu

1 Aralık 2015

 

Okuldan erken çıktıkları bir gün, öğleden sonra, kızları alıp yeni açılan “Xtrem Aventures”e gittik. Aslında doğada; dağlarda, ulu ağaçlarda, kayalarda yapılan sporların, kontrollü bir ortama taşınıp oyun haline dönüştürülmüş şekli. Biraz tırmanalım, kayalım, yuvarlanalım, sürüklenerek hedefe ulaşalım istedim.

Mimi henüz 6 yaşında bile değil. Onun yaş grubu, küçük bir tıırmanma sonrası, ağaçlar arasına gerilmiş koskocaman bir filenin üzerindeki oyun alanında oynuyor. Önce onu çıkarttık, hemen kahkaha sesleri duyuldu. Zaten bir de doğumgünü kutlaması varmış, şansımıza da aynı okuldan bir çocuğun partisi. Tanıdık çok sima var. Küçük yaş gruplarında eğitmenler de hep başlarında, sorunsuz iki saat koşturdu.

Beni ve Talia’yı önce eğitime aldılar. Hangi kancanın asılmaya, hangisinin kaymaya yaradığını, kancaların çelik halatlardan nasıl geçirilmesi gerektiğini öğretti eğitmenimiz Hakan. Denemeler yaptırttı, ikimizin de kesin olarak öğrendiğinden emin oduktan sonra, “hadi bakalım” dedi.

İlk ve en kolay parkurla başladık. Kancamızı halata geçirip, basamaklar çakılmış olan ağaca tırmandık. Laf aramızda, ben de korkuyorum. Öyle böyle değil hem de. Bir de bu en basiti… Önümde 11 yaşındaki Talia, bembeyaz suratı ve endişe dolu ifadesiyle inelim diye vızıldıyor; “yapacaksın, becereceksin, yüzde yüz güvenli olduğunu biliyoruz, düşsek de birşey olmayacak, nasılsa kancalarla hep bağlıyız” deyip duruyorum, ama yüreğim ağzımda…

Bu arada doğumgünü partisinden oğlan çocukları, sanki 9 -10 yaşlarında, son hız kayıyorlar, uçuyorlar, sanki normal bir yürüyüş rotasındalar gibi rahatlar. Biz da ağacın en tepesinde, ilk görevimizi gerçekleştirmek üzere bekliyoruz. Bir dakika, üç, beş, altı dakika… Sonunda fotoğrafını çekmek aklıma geliyor, “anneye gönderiyorum” yorumuyla, bütün cesaretini toplayıp ilk adımı atıyor Talia.

Hayatta en gerekli olan şey, işte bu ilk adımı atabilme cesareti. İlk halattan yürüdükten sonra, filelerden geçtik, sürünerek tırmandık, kalasların üzerinden yürüyüp diğer ağaçlara vardık. Hep ağaçların tepesindeyiz… Upuzun halatlardan, bağırarak kaydık. İki saatten daha uzunca bir zamanda, üç parkuru tamamladık. Her bir görev öncesi, Talia’nın endişeyle bekleme süresi düştü. Yapabildikçe kendine güveni arttı. Biz, baba-kız, zoru başardık. Ekipmanımıza ve kendimize inandık, sorumluluklarımızı doğru bir şekilde yerine getirdik, koordine hareket etmenin önemini kavradık ve cesaretlerimizi sınadık. Çıtayı bir kademe yukarı taşıdık.

“Oz Büyücüsü” filminde de en güzel sahnelerden biridir hani, aslan cesaretine kavuşur. Ekonomik buhran içindeki Amerikan halkına “umudunuzu, cesaretinizi, kararlılığınızı, kendinize olan güveni asla kaybetmeyin” demenin en kestirme ve etkili yolu olarak çekilmiş film. Bugün, tüm dünyada klasik filmler arasında. Her zaman, her yaş grubunun bulacağı birşeyler vardır, şarkıları da unutulmazdır…

Neyse, benim aslan yavrum, Talia, güçlü olduğunu gördü o gün. Ona “cesaretini asla kaybetme, sen çok güçlüsün” dedim. Bana da, kendine de inandı.

 

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir