Havalar nasıl olursa olsun…

2 Nisan 2018

İklimin insan psikolojisi üzerindeki etkisi üzerine yüzlerce çalışma, araştırma, bulgu var. Kesin bilgi: Hava kötüyse, insanın ruh hali de yüzde elli kötü. Hatta bazen daha fazla.
“Havalar nasıl olursa olsun, sizin havanız iyi olsun” diyen hava durumu sunucusunu hatırlar mısınız? Nede doğru söylermiş. Doğru da, biraz eksik. Öyle “iyi olsun” demekle iyi olunamıyor. Özel bir çaba, yerçekimine karşı bir yarış gerekiyor.

Bir kere bakımlı olmak şart. Zorla da olsa spor salonu gitmek, ter atmak kesinlikle lazım. O durmadan yağan yağmura, insanın içine işleyen nemli soğuğa, bir türlü aralanmayan koyu gri bulutlara inat; dostlarla buluşup gülüşmek, bir iki sinemaya veya tiyatroya gitmek de gerekiyor tabii. Doktorlara danışıp gerekli vitaminleri almak, doğru beslenmek, fazla yiyip kilo almamak çok önemli. İnadına gülümsemek, inadına iyilik yaymak da listede; iyilik yapmadan şarj olamaz ki insan ruhu.

İşte tüm bunlar olmazsa, insan kendini bir bütün olarak hissedemiyor. Hayatın tümünü avucunun içinde olduğu duygusu uzaklaşıyor. Sonra bir negatif, hemen bir başka olumsuz düşünceyi körüklüyor. “Kendini doğrulayan kehanet” teorisinin de anlattığı gibi, herşey gerçekten de çok kötü olmaya, mutsuz günler zincirleme akmaya başlıyor. İşte başarısızlık, evde sorunlar, şişen suratlar, sönük bakan gözler, yükselen tansiyonlar ve şekerlerle dekor tamamlanıyor.

Kuzey Avrupa ülkelerinde insanların ne büyük bir çaba harcadıklarına şahit oldum. Neredeyse altı ay karanlık ve ciddi bir soğuk içinde yaşamalarına rağmen, hayat rutinlerini hiç aksatmıyorlar. Kendilerine ve birbirlerine karşı fazladan özen ve şefkat gösteriyorlar. Kadınların makyajları, erkeklerin traşları, bakımları hiç sekteye uğramıyor. Çok bunalırlarsa avm’lerin aydınlık alanlarında dolaşıyorlar. Maddi durumu ve ajandası elverişli olanlar, kısa tatillerle güneşe ve sıcağa dokunup geliyorlar. Ama kendilerini asla kapıp koyvermiyorlar.
Siz mutsuz olursanız, o gerginlik çocuğunuza mutlaka yansır. Onların sünger gibi herşeyi anında emen yürekleri, beyinleri, ruhları, negatif titreşimleri hemen içselleştiriyor. Tabii onlara iyi birer anne-baba olmak en büyük amacımız; ama bırakın bu ana amacı, kendimiz için iyi olalım önce. İçten, en derinden gelen gülümseme, önce bize şifa versin. Nasılsa bu güzel duygu yayılır etrafa, bütün evi ve ev halkını sarar sarmalar…

Neyse, güneşi fazla özledim galiba. Bu kış fazla soğuk olmamakla beraber, biraz karanlık geçti sanki. Kendimi zorlayıp spor salonunda ter attım hep. Yine de en bunaldığım zamanlarda, geçen yazdan tbt’lerle günümü şenlendirdim. Biliyorum önümüz bahar. Biliyorum, güneş ısıtacak içimizi yine. Biliyorum, o upuzun günlerde, bir şort ve bir tişörtle, saatlerce parklarda, deniz kenarında dolaşacağız yine.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir