Öğretmenler en büyük değerlerimiz!-Nesteren Gazioğlu

1 Kasım 2015

Ekim ayı toplumu duygusal anlamda etkileyici olaylarla dolu geçti.  Öncelikle Sn. Aziz Sancar DNA çalışması ile kimya dalında Nobel Ödülü aldı.  Coşkuyla, gözlerimiz dolarak takip ettik ve gurur duyduk.  Ardından ülkemizi yasa boğan acı haberler aldık, üzüldük.  Çocuklarımızın güzel ülkemizde güzel günlere büyümesi en büyük temennimiz. Büyüyüp gelişirken, Aziz Sancar’ın da vurgu yaptığı en önemli unsurlardan birisi eğitim.

Peki, eğitim nedir?  Eğitimin tanımını, türlerini çeşitlerini anlatmak yerine benim için en önemli kısmından bahsetmek istiyorum. Eğitim, etkileşimdir. Uzun vadeli değişim yaratan da bu etkileşimdir.  Hayatınızda iz bırakan öğretmenleri düşünün.  Hangi ayırıcı özellikleri vardı?   Sizin yüreğinize dokunan yönü neydi? Öğrettiklerini mi hatırlıyorsunuz, tutumunu ve yaklaşımını mı, yoksa her ikisini de mi?

Bu noktada eğitim ile öğretim arasındaki ilişkiye değinmemiz gerekiyor.  Öğretim, belirli bir amaca yönelik bilgilerin aktarılmasıdır. Eğitim ise bilgi, beceri ve anlayış geliştirme doğrultusunda bir amaca yönelik doğrudan ya da dolaylı değişimdir.  Einstein’ın bir sözü vardır; eğitim insanın okulda öğrendiklerini unuttuğunda geride kalandır.  Okulda bilgi öğrenmenin yanı sıra, davranışları gözlemlerinizi, kendimize model olan öğretmenler seçeriz. İşte etkileşim bu noktada başlar.

Etki bırakan öğretmenler üzerine yapılan çalışmalarda öğrencileri dışsal olarak değil, içsel olarak motive ettikleri gözlemlenir. Bilgiyi öğrenmesi için not, herhangi bir ödül ya da ceza kullanmak yerine, merak ve öğrenme şevkini tetikleyecek içsel bir değere yöneltir. Yeni neslin ihtiyaçlarını takip ederek kendilerini, bilgilerini ve öğreti örneklerini yenilemeleri de etkiyi arttıran unsurlar arasında. Öğrenciye bilgiden ziyade bilgiye nasıl ulaşması ve bilgiyi nasıl kullanması gerektiğini gösterir, model olur. Eski bir Çin Atasözü der ki; Bana bin balık vereceğine, bir balık tutmasını öğret. Özellikle de ufak yaş öğrenciler o kadar açık ki hem öğrenmeye hem de model almaya. Bandura 1963 yılında 3,5 ile 6 yaş aralığındaki gerçekleştirdiği çalışmalarda sosyal etkileşim ve öğrenmenin önemine vurgu yapmıştır. Çalışmaya katılan çocukların bir kısmı saldırgan oyun oynayan, hacıyatmaza vuran, tekmeleyen bir yetişkin modeli izler. Diğer grup ise saldırgan olmayan bir yetişkin modeli izler. Bulgular saldırgan yetişkini gözlemleyen çocukların da benzer saldırgan, tekmeleyen davranış sergilediğini gösterir.

Ben tam olarak bundan otuz yıl önce ilk öğretmenimle tanışmıştım. Yuva öğretmenimdi. Elmas Öğretmen. O kadar hevesle giderdim ki yuvaya. Neler öğrendin derseniz sayamam sizlere ancak o sımsıcak hisleri halen hissederim yüreğimde. İlköğretimde ise özel bir okulda eti senin kemiği benim mantığı ile büyüyen bir grup çocuktuk. Çoğumuz evde fiziksel şiddet görmeyen, okulda da öğretmenin gelirli davranışlarını takip ederek hiddetinden kaçınmaya çalışan çocuklardık. Ancak biz kaçabilsek bile sınıftaki bazı günah keçisi seçilen çocuklara uygulanan şiddeti izliyorduk, tam bundan otuz yıl önce. İlkokuldan sonra ortaokul, lise ve üniversitede ise zihnime, yaşamıma iz bırakan etkileyici birçok öğretmen ile tanışma şansım oldu. Şu an bir psikolog olarak ilkokul öğretmenimi de anlıyorum, ancak anlamayan ve geçmişi ile nasıl baş edeceğini bilemeyen bir dolu ilkokul arkadaşım da var. Çocuklarınızın öğretmenleri onların ruhuna işler.

Günümüzde çeşitli projelerle çok sayıda okul dolaşma imkanım oluyor. Çoğu zaman doğal gözlem de yapabiliyorum. Öğretmen olmak zor, gerçekten çok zor. Birçok bilişsel, sosyal ve duygusal alanın tetiklendiği bir süreçten bahsediyoruz. Hem bu süreci yönetmesi hem de kendi özel yaşamı sürdürmesi gerekiyor. Bu yüzden öğretmenler bizler için bir görevi yapması gereken kişi değil, bir değerdir. Ülkemizin tüm değerli öğretmenlerinin Öğretmenler Günü kutlu olsun!

Benim hayatımda etki yaratan çok sayıda öğretmen, özelliklerine hayran kaldığım birkaç öğretmenimi burada anmak istiyorum.

İngilizce Öğretmenim Elçin Peker: Bana sadece İngilizceyi öğretmedi, lisan öğrenmeyi sevdirdi ve sonrası da çorap söküğü gibi geldi. Şu an ana dilim hariç dört dil hakimiyetimi ona borçluyum.

Prof. Dr. Çiğdem Kağıtçıbaşı: Bizlere derslerde eğlenceli bir dille anlattığı araştırmalar sayesinde, başlarda kavrayamadığım araştırma süreci zihnim oturdu ve bu merak beni dünyaya daha farklı bakmaya yöneltti.

Prof. Dr. Nermin Çelen: Bir soru sorduğunuzda hemen kaynakları ve bilgisi ile size yardımcı olur. Bilgisi, donanımı ve tecrübesi ile kendimi sürekli geliştirmem konusunda bana etki etmiştir. Uzaktan akademik kariyere adım adım yaklaşırken, benim öğretim görevlisi olma yolculuğumda etkilendiğim kişidir.

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir