Tehlike geliyorum der: Çocuklarda tip 2 diyabet

2 Nisan 2018

Öncelerde sadece “yaşlılık şekeri” olarak bilenen tip 2 diyabet artık küçükten büyüğe herkesin sorunu. Görülme yaşı çocuklara kadar düşen bu diyabet türünün neden çocuklarda görülmeye başlandığı, annelerin ne gibi önlemler alması gerektiği ve çok daha fazlasını Fitoterapi Uzmanı Dr. Ümit Aktaş Parents okurları için anlattı.

Bundan 30 yıl önce tip 2 diyabet, çocuklarda ve genç nüfusta son derece ender rastlanan bir hastalıktı. Tüm dünyayı saran tip 2 diyabet salgınından çocuklar ve gençler de nasibini aldı. Sadece son 15 yıl içinde Amerika Birleşik Devletleri’nde tip 2 diyabet teşhisi konmuş çocukların sayısında 30 kata varan bir artış görülmüş. Türkiye’de yapılan araştırmalar tip 2 diyabet açısından özellikle ergenlik dönemine giren çocukların risk altında olduğunu gösteriyor –ki bu noktada ergenliğe girişin 14-15 yaşlarından 12, hatta 11 yaşına kadar düştüğünü göz önüne almak gerekiyor.

Bu hastalığın esas sorumlu yanlış beslenme ve hareketsiz bir yaşamdır. Adeta çağın vebası haline gelen tip 2 diyabet, beslenme yanlışları ortadan kalktığında tam şifayla iyileşen bir hastalıktır.

Nasıl oluşuyor?
Genç, yaşlı, çocuk hepimiz, vücudumuzun tolere edemeyeceği kadar çok şeker, hiç olmadığı kadar çok karbonhidrat tüketiyoruz. İçi şeker dolu gazlı içecekler, çikolatalar, tatlılar, bol glutenli ekmek, makarna, pizza, mısır şurubu dolu işlenmiş gıdalar derken ortaya çıkan şeker ve gluten bombardımanı önce insülin metabolizmasını bozuyor, sonra insülin direnci ve fazla kilolar sorunu derinleştiriyor, en sonunda da tip 2 diyabet hastası oluyoruz. Diyabet ve Zayıflama Kürleri kitabımda belirttiğim gibi, Tip 2 diyabet, son derece ciddi bir hastalıktır ve sanki bir salgın hastalık gibi artmaktadır ve önlemenin, hastalığı geri çevirmenin tek yolu doğru bir beslenme modelidir.

Bir de unutmamak gerekir ki, çocukluğumuzdan itibaren yetiştiğimiz ailenin beslenme alışkanlıklarını benimseriz. Sofrasından baklava, börek, çörek, mantı eksik olmayan bir ailenin nesilden nesile aktardığı bu beslenme modeli, dedenin de torunun da diyabet hastası olacağı anlamına gelir. O nedenle ailelerin çocuklarına aktardığı beslenme alışkanlıkları çok önemlidir.

Eğer çocuğunuzun…
Kilo problemi varsa riskin çok daha fazla olduğu bilinmeli. Hâlsizlik, çok su içmek ve sık idrara çıkmak önemli belirtilerdir. Çocuğunuz çok sık acıkıyor ve canı hep tatlılar, un işleri istiyor, yaraları geç iyileşiyorsa tüm bu belirtilerin insülin direnci ve tip 2 diyabetle ilişkili olabileceği akla gelmeli ve mutlaka araştırılmalıdır. Bu arada insülin direncinin tip 2 diyabete giden yolculukta ilk duraklardan biri olduğunu hatırlatmakta fayda var. Eğer çocuğunuzun diyeti şekerle, karbonhidratla, endüstriyel olarak üretilmiş yiyeceklerle doluysa onu hastalıklarla dolu bir yaşam bekliyor demektir. Kendinize bir sorun: Gözünüzden bile sakındığınız çocuğunuz için böyle karanlık bir gelecek mi istiyorsunuz?

Dikkat edilmesi gerekenler 
Maalesef geleneksel beslenmeyi unuttuk. İşlenmiş gıdalar yiyerek kolaycılığı seçtik. Evlere pizza sipariş edip hafta sonları alışveriş merkezlerindeki hamburgercilerin önünde kuyruğa girdik. Eğer sağlıklı beslenmeye geri dönmezsek 40 yıl içinde nüfusun tamamı diyabetli olacak. Sağlıklı nesiller için anneler, ailenin beslenme alışkanlıklarında radikal değişiklikler yapmalı:
•Annenin temel kuralı, doğal beslenme olmalıdır. Bütün işlenmiş gıdaları ve şekeri hayatlarından çıkarmalı. Raf ömrü olan her gıdanın işlenmiş gıda olduğunu unutmamalı. Tüm sebzeleri mevsiminde pişirmeli.
•Meyvelerin şeker içerdiğini unutmamalı. Seçimini elma gibi düşük oranda şeker içeren, yani glisemik indeksi düşük meyvelerden yana yapmalı. Ailesini meyve sularından kesinlikle uzak tutmalı.
•Her türlü ekmek (beyaz, kepekli, tam buğday, yufka, lavaş, köy ekmeği), un, bulgur, makarna, erişte ve hatta şehriyeden bile uzak durmalı.
•Marketlerde “glutensiz” adı altında satılan tüm ürünler nişastadan üretilir. Bunların glisemik indeksi, şekerin neredeyse iki katıdır ve bunlar da asla tüketilmemeli, hazır mayalı gıdalardan uzak durmalıdır.
•Merada yayılmış hayvan eti ve deniz balıkları, yani, fıtratına uygun yetiştirilmiş hayvandan gelen kırmızı et, tavuk eti, balık, yumurtayı tercih etmeli, sakatatları sofrasında sık sık bulundurmalıdır.
•Anneler sızma zeytinyağını bol bol kullanmalı, halis tereyağından da korkmamalı. Evde yoğurt, kefir ve turşu yapmalı.
•Tüm hücreleri etkileyen ve tüm metabolik fonksiyonlarda rol alan D vitamini azlığında insülin direncini artırır. Tip 2 diyabette esas hedef bu direnci kırmak olduğuna göre, D vitamini değerlerinin yeterli olmasına dikkat edin -çocuğunuzu güneşten uzak tutmayın, D vitamini zengini besinler tükettirmeli ve gerekirse D vitamini takviyesi vermeli.
•Kilo kontrolüne yardımcı olan, insülin direncini kıran omega-3 yağ asitlerinden vermeli ve sağlıklı bir hayata kucak açmalarına imkan vermeli.
•Çocuk mutlaka hareketli bir yaşam sürmeliler. Anti-diyabet bir beslenme modelini egzersizle desteklediğinizde insülin direnci kırılarak, kan şekeri daha çabuk düzene girer. Anneler çocuklarını bu konuda desteklemeli.

Evde beslenmeye dikkat ettik ama okullarda…
Veliler, çocuklarının derslerdeki başarısı söz konusu olduğunda okulda son derece aktif bir role sahip olabiliyor ama maalesef çocuklarının okulda nasıl beslendiğiyle pek ilgilenmiyorlar. Çocuklarının okulda da sağlıklı beslenmesi için ne gerekiyorsa yapmalı, bu konuda bir denetim mekanizması oluşturmalılar. Yemekhanede ne tür yemekler çıkıyor? Kantinde neler satılıyor? Okulda gazlı içecekler, cipsler, çikolatalar temin edilebilecek otomatlar bulunuyor mu? Otomatlar kaldırılabilir –hatta mutlaka kaldırılmalı. Kantinlerde mevsim meyveleri, ceviz, badem gibi kuruyemişler, sağlıklı atıştırmalıklar satılabilir. Diğer seçenek ise çocuğunuzun yemeğini, atıştırmalıklarını evde hazırlayıp yanına vermektir.

Devlet nasıl bir gıda politikası izlemeli?
Şekerlerin, gofretlerin, cipslerin, gazlı içeceklerin, bisküvi paketlerinin vs. üstüne ‘sağlığa zararlıdır’ uyarısı yazılmalı. Bu yiyecekler sigara kadar zararlıdır, içlerinde bin bir zehir, katkı maddesi, kimyasal var ve en kötüsü de hepsinin hedef kitlesi küçücük çocuklar! Aslında endüstriyel olarak üretilmiş tüm yiyeceklerden uzak durulmalı. Her zaman söylediğim gibi raf ömrü olan tüm yiyecekler sizin ömrünüzden çalar. Halkı bu konuda bilinçlendirmeye yönelik bir sağlık politikası izlenmesi gerekiyor. Hayvancılık ve tavuk endüstrisi çok sıkı bir şekilde denetlenmeli, endüstrinin çıkarını değil halkı, halk sağlığını gözeten bir gıda politikası benimsenmelidir. Temel gıdalarımızın antibiyotiklerle, hormonlarla, ilaçlarla kirlenmemiş olması hepimizin en doğal hakkıdır.

Editörün Önerisi

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir