Çiçeklerin peşinde gezelim keşfedelim

3 Nisan 2018

Kuşlar cıvıldıyor, güneş bulutların ardından kendini daha fazla göstermeye başladı. Bahar demek daha çok açık havada olmak, doğanın güzelliklerini tenimiz henüz yanmaya başlamadan keşfetmek demek. Mevsimlere aşık olunacaksa o ilkbahar olmalıdır demişler, sizce de öyle mi? O zaman renklerin, çiçeklerin peşinden gezelim keşfedelim.

Kiraz Çiçeği İçin Tokyo, Japonya
Çiçek için bu kadar uzağa gidilir mi demeyin, biz gittik. Eğer sizin de aklınızda bir Japonya ziyareti varsa baharda gitmeyi düşünmelisiniz. Japonca adıyla Sakura olan kiraz çiçekleri ülkenin bir çok şehrini pespembe bürüyor ve açan çiçekleri seyretmeye hanami deniyor.
Çiçeklerin yüzden farklı çeşidine mevsimsel etkenler de eklenince ülkenin farklı yerlerinde nisandan mayısa farklı zamanlarda açtığı görülebiliyor. Tokyo’da şehrin kalbinde bulunan Ueno Parkı kalabalığına rağmen çiçek peşinde gezi için güzel bir başlangıç. Sumida Parkı ise Asakusa’da tapınak yakınında nehrin kenarında uzanıyor. Yoyogi Parkı, geniş, keyifli yürüyüşlerin yanında kimi zaman gösteri ve konserler yakalayabileceğiniz yer. Shinjuku Gyoen Parkı gecikmeli festivali yakalayanların favorisi. Chidorigafuchi ise İmparatorluk Sarayı’nın olduğu tarafta, kaleyi ve Kitanomaru Parkı’nı çevreleyen yüzlerce kiraz ağacıyla şahane bir alan. Gölette bir kayık sefası da ailece sizi mutlu edebilir.


Geleneksel bir unsur da olsun diyenler, Hamarikyu Bahçeleri’nde çiçek turunun üstüne göletin kenarında çay seremonisine katılabilir. Biraz şehir dışı da olur derseniz, Tokyo’dan yaklaşık bir saatlik karayolu mesafesinde Fuji Dağı’na doğru Shibazakura’da ise alev çiçeklerinin açtığı festivali gidip görebilirsiniz derim. Fuji’nin eteklerinde, volkan gölü Aşi de gezinize eklenebilir. Çocuklara çiçeklerin yanında tatlı bir sürpriz yapmak isterseniz Tokyo Disneyland ve buraya özgü Disneysea parkı da tam gününüzü alacak keyifli bir deneyim.

Lavanta için Provence, Fransa
Görsel şölen için istikamet Marsilya’ya uçarak kolaylıkla ulaşabileceğiniz Provence. Kusursuz çizgiler halinde sıralanmış lavanta çalılarının yaza doğru uyanmasıyla burası gelenlerin hem gözlerini hem ruhunu okşuyor. Düzenlenen turlar var, önerim ailece en güzeli olan bir araba kiralayarak özgürce gezmenin adını çıkarmak. Özellikle fotoğraf çekmeyi seven ailelerin uzun vakit geçirmek isteyeceği bölgede, lavantalar konusunda dikkat etmeniz gereken önemli bir ayrıntı; arılar. Çiçeklerden bal toplamak isteyen onlarca arıyı çalıların etrafına sarılı görebilirsiniz, önleminizi alın. Lavanta tarlalarıını keşfetmek için Luberon’dan Valensole’e doğru yol almalısınız.

İlk olarak Lavanta Müzesi’ni ziyaret edip lavanta ve lavantin bitkilerinin farkını, hasattan sonraki süreci öğrenebilirsiniz. Dilerseniz yol üzerinde lavanta üreticilerinin tesislerini ziyaret edip alışveriş de yapabilirsiniz. Buradan harika görüntüsüyle Senanque Abbey’e ulaşabilirsiniz. Dar sokaklarıyla Gordes ve kırmızı rengiyle Roussilion mutlaka görmeniz gereken yerler. Mesafeler kısa olsa da köy yolları ve yamaçlardan dağlara doğru gideceğinizi ve zaman alacağını aklınızda bulundurun. Daha yukarı tırmanmak isterseniz St Jean ve Sault köyünün tepesinden muhteşem tarla manzaraları yakalayabilirsiniz.

Köylerde irili ufaklı otel ve pansiyonlar mevcut ama kendi lavanta tarlaları arasında 17.yüzyıldan kalma güzel bir çiftlik evi ilginizi çekerse Le Mas de la Rose aradığınız yer olabilir. Piknik yapın, bisiklet kiralayıp ailece mor tarlaların kokusunu içinize çekerek buralarda dolaşın. Lavanta döneminde yakalayabileceğiniz festivallerden en hareketlisi Temmuz ortasındaki Valesole’deki lavanta festivali olsa gerek, aklınızda olsun.

Güller için Isparta
Mayıs demek gül zamanı demek! Isparta Güneykent, gül hasadını görmek, dalından gülleri toplamak için gitmeniz gereken yer. Güller günün ilk ışıklarıyla toplanıyor, bunun nedeni ise aromasının ve yağının daha fazla olması. Burada toplanan güller toplama merkezinde tartılarak kabul ediliyor, oradan da üreticilere gidiyor. Yağından suyuna gül yaprakları burada çeşitli şekillerde değerlendiriliyor. Gelmişken buradaki kadınların el emeğiyle ürettikleri yöresel ürünlerden almak için Gülderen’e uğramalısınız. Gül kokuları içinde ailece keyifli bir kahvaltı isterseniz Derviş Sofrası’nda oturun da masanız donatılsın. Yerel lezzetlerden nokulu reçele banarak yemenin tadı burada bir başka.

Isparta şehir merkezinde, 3500’e yakın halı, kilim ve yerel ürünün sergilendiği Prof. Dr. Turan Yazgan Halı ve Kilim Müzesi’ni ziyaret edebilirsiniz. Ama şehir merkezinden ziyade Eğirdir Gölü’ne yönelmek daha sakin ve doğayla içiçe tatiliniz için güzel gidebilir.

Eğirdir’i kuşbakışı görmek isterseniz Akpınar Seyir Tepesi Terası’nda bir kahve molası vermelisiniz. Gölün üzerinde kısacık bir köprüyle karaya bağlı olan Canada ve Yeşilada restoranları, park ve kamp alanlarıyla cazibeli yerlerinden. 19.yüzyıldan kalma moloz taşlı duvarıyla Ayastefanos Kilisesi, Anadolu Selçuklu taş oymacılığıyla Dündar Bey Medresesi, Eğirdir Kalesi ve kemerli minaresiyle Hızırbey Camii buranın tarihi ziyaret notları. Gelmişken Kovada Gölü ve yaban hayvanlarıyla karşılaşabileceğiniz Kovada Milli Parkı’nda da vakit geçirmelisiniz.

Manolya, Lale ve Erguvan Peşinde İstanbul
Manolyalar pembe yapraklarını göstermeye başladıysa renkler şehrimizi sarmaya başladı demektir. “İstanbul’un tadı baharda çıkar” diyenlerdenseniz Lale Festivali’nin başlamasıyla siz de ailece kendinizi parklara atmalısınız. Anadolu yakasının en güzel laleleri için Boğaz sırtlarına doğru gidin. İçindeki restoranı, kır kahvesi ve çocuk parkıyla Beykoz Korusu tüm gün için harika olabilir. Hıdiv Kasrı da iki kıtanın birleştiğini laleler arasından izlemek için iyi bir tercih. Fethi Paşa Korusu’nda trafikten gürültüden uzaklaşıp renklerin arasında kaybolabilirsiniz. Bizim gibi Avrupa yakasında iseniz en gözde yerler Emirgan Korusu ve Yıldız Parkı.

 

Trafiği bertaraf ettikten sonra köşklerde kahvaltıyla başlayıp yamaçlara yayılmış laleler arasında günün tadını çıkarın.Lale buluşmanızı tarihi yarımada turuyla taçlandırmak, çocuklarına hem eğitici hem de eğlenceli bir gün sunmak isteyen aileler için iyi bir fırsat. Topkapı Sarayı’nın dış bahçesi olan Gülhane Parkı lalelerle bir başka güzel. Daha da iyisi, 5-12 yaş arası çocuklara özel, Sacred7 Travel ve BenKaçtım’ın tasarladığı Ailemle Geziyorum turlarını siz de deneyebilirsiniz. “Efsane İstanbul” çocuk gezgin kitaplarının yazarı Ömer Kokal’la çıktığımız turda şifreler, masallar ve hazine avı neşeli ve bilgi dolu bir gün olarak hafızamıza kazındı. Laleden sonra başlayacak erguvan zamanında ise en güzel tur boğaz turu. Mor renkli çiçekleriyle erguvanların muhteşem güzelliklerini görmek için siz de bir gemiye kurulun manzaranın ve püfür püfür esen Boğaz rüzgarının tadını çıkarın. Belediyenin düzenlediği turlarda müzik dinletileri ve söyleşiler de oluyor, aklınızda bulunsun. Çocuklar yattıktan sonra tura çıkıyorsanız erguvan renginde şehrin çeşitli yapılarındaki aydınlatmalarının getirdiği güzel ambiyansı da yakalayabilirsiniz.

Dışarıda oyun oynamanın, keşfederek ve deneyimleyerek öğrenmenin çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığının yanı sıra iletişim becerileri ve yaratıcılıklarının gelişimi için önemli olduğunu siz de düşünüyor musunuz? İşte tam da bu düşünceye Aktif Yaşam Derneği çocukların açık havada zaman geçirmelerinin fiziksel ve zihinsel sağlıkları için önemine dikkat çekmek amacıyla dünyanın farklı ülkelerinde gerçekleştirilen Okul Dışarıda Günü’nü 17 Mayıs Perşembe günü Türkiye’ye taşıyor. OMO’nun desteğiyle gerçekleşecek bu gün için okulların, öğretmenlerin velilerin desteği gerek.

Detaylar
www.okuldisaridagunu.org web sitesinde. Haydi açık havaya!

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir