Yemek ya da yememek işte bütün mesele bu!

19 Eylül 2018

BeslenmeObezite ve şeker hastalıklarıyla birlikte hayatımızda eskisine göre çok daha fazla yer verdiğimiz bir alan. Hele ki konu çocuk beslenmesiyle işler bir tık daha önem kazanıyor. Ebeveynler çocuklarının yemesi için her şeyi yapar hale geliyorlar; tablet verenler, ödülle mutlu edenler, ısrar edenler, kendi yedirenler… Beslenme uğruna yapılan bu yöntemler ne kadar doğru? Instagram sayesinde tanıdığımız, verdikleri bilgilerle dikkatimizi çeken 3psikolog3anne’ye sorduk, onlar yanıtladı. Maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisinde de ilk sırada yer alan beslenmeye psikolojik açıdan bir bakalım. Hazırlayan: Pelin Demirel

Çocukla yemek konusunda inatlaşmak otorite savaşı gibi durabilir
Çocuklar genel olarak iki şekilde öğrenir: Anlattıklarımızla yani sözlerimizle ve yaptıklarımızı gözlemleyerek. Öğrenmede daha etkili olan davranışlarımızdır. En etkili öğretme yolu ise sözlerimiz ile davranışlarımızı tutarlı ve düzenli olarak ortaya koyar. Bu şu demek: çocuğumuza beş dakika içerisinde televizyon izlemeyi bırakıp masaya oturmanı istiyorum dedikten sonra o beş dakikanın sonunda masada değilse artık sözel olarak uyarmak yerine “Sanıyorum zamanı farkedemedin, süren doldu, hemen kapatıp gelmeni istiyorum” demek gerekir. Eğer gelmezse kahvaltıyı toplayacağınızı söylemek- ve bunu yapmak- işe yarar. Yine masaya gelmiyorsa televizyonu kapatmak yerinde olur. Bunları yaparken “bak sen görürsün” tarzıyla inatlaşmak, öfkelenmek doğru değildir. Bu çocuğa meselenin kuralı öğrenmesi değil, otorite savaşı olduğu izlenimini verir. Genelde anne babalar çocukları sözel olarak uyarıyorlar. Eskiden otoriter ebeveynlik yaygındı, şimdi ise uzun ve bitmek bilmeyen ikna çabaları yaygın. Uzun bir pazarlık sonrası ise anne baba ya yılgınlıkla vazgeçiyor ya da öfkeleniyor. Oysa sözel uyarıların davranışlarla pekiştirildiği tutarlı mesajlar yeterlidir.

Anlık çözümler uzun sorunlar getirebilir
Problem davranışla başetmenin en iyi yolu onu hiç oluşmamasıdır. Evet hiçbir şekilde çocuğuna yemek yediremeyen, ya da kimi kriz durumlarında hızla çocuğuna yemek yedirmek durumunda kalan bir anne ya da baba, böyle anlarda kısa vadeli bir çözüm olarak teknolojik aygıtlara başvuruyor, ancak böylelikle kazandığı zamanın kat be katını sonra bu sorunu çözmeye ayırmak zorunda kalıyor. Böyle anlarda anne babanın şu soruyu sorarak kendini sakinleştirmesi yerinde olur: Şu anda tablet – telefon vererek sorunu çözüyorum (ya da çözüyor gibi görünüyorum), güzel; fakat aylar sonra bu alışkanlık şu andaki sorundan daha fazla bir sorun yaşamamıza neden olur mu? Hepimiz seçimlerimizin kısa vadeli sonuçlarına bakmaya eğilimliyiz; ancak seçimlerimizin uzun vadeli sonuçları üzerine düşünmek aldığımız kararları değiştirmeye yarar. Mesela anı kurtarmak için yemek yedirirken tablet ve telefona başvurmak kısa vadede çocuğun yemesini sağlayabilir, anne babayı rahatlatır. Çünkü çocuğun sağlığı bozulmasın ister. Ancak anne baba eğer uzun vadede bu seçimin çocuğun sağlığına daha çok zarar verdiğini idrak ederse o zaman aslında asıl istediği şeye -çocuğun sağlıklı olması- tezat bir seçim yaptığını fark eder.

Çocuğunuzun sofradayken tablete bakmasını istemiyorsanız, siz de bakmayın
Eğer tablet- telefon kullanımıyla yemek  yeme alışkanlığı oturduysa çocuğun yaşına göre stratejiler izlenebilir. Ancak genel kural kararlı bir şekilde tablet – telefonu masadan uzak tutmaktır. Diğer yandan çocukların buna alışmasını istemiyorsak, önce kendinizin de masaya telefon ve tabletle oturmamanız, yemek yerken maillerinizi, sosyal medya hesaplarınızı gözucuyla dahi kontrol etmemniz lazım. Bunu anne baba olarak yapıyorsanız zaten çocuklarınızın yapmaması kesinlikle imkansız. Yetişkin olarak kendinize koyamadığınız sınırlara, henüz kendini kontrol etmeyi öğrenme sürecinde olan çocuklarınızın uymasını beklemeyin.

Ailecek aynı sofraya oturmak…
Aile birlikteliğini hissedebilmek, günü birlikte başlatabilmek- bitirebilmek için güzel bir fırsat. İş yoğunluğundan dolayı bu her gün olamayabilir; ama haftanın önemli bir kısmında beraber yemeğe oturmaya özen göstermek gerekir. Çünkü yemek yemek, sadece karnını doyurmaktan ibaret değildir, psikolojik faydaları da olan bir ritüeldir. Böylesi ritüeller aile üyelerinin birbirinin durumundan haberdar olması, günlerinin nasıl geçtiğine dair bilgi alışverişinde bulunması, aile bireylerinin olumlu- olumsuz yaşantılarını paylaşarak aralarındaki ilişkiyi güçlendirmeleri için fırsat verir, ki bu da oldukça kıymetli.

“Eyvah okula yetişemiyorum”
Sabah okula hazırlanamayan çocukların suçlusu siz olabilir misiniz? Sabah hazırlanma bilincinin oluşumuna engel olan ebeveyn tutumlarına bakmak ve bunları ortadan kaldırmak gereklidir. Kısıtlı bir zaman olduğunda ebeveynler geç kalmamak adına çocuklarının hazırlanma sürecinin sorumluluğunu yükleniyorlar. Okul çağına geldiği halde hala kendi başına giyinemeyen, tek başına yemeğini yiyemeyen bir çocuğa bunları öğretmektense anne babalar çocuklarını kendileri yedirmeyi ya da giydirmeyi tercih ediyorlar. Bunun yanı sıra kültürel açıdan baktığımızda anne babalar sorumluluğu çocuklara bıraktıklarında yedikleri yemek miktarını ya da giyinme şekillerini beğenmiyorlar dolayısıyla bu işe müdahale etme gereği duyuyorlar. Ancak tüm bunlar hem ebeveyn hem de çocuk için stresli ve çocuğun sabah okula hazırlanma bilincini kazanmasını sekteye uğratan ebeveyn tutum ve davranışlarıdır.

Peki ne yapmalı?
Ebeveynler öncelikle çocuklarının bağımsız olarak yemek yemeleri, kendi başlarına giyinmeleri konusunda onları küçük yaştan itibaren desteklemeli ve bunları tek başına yapma konusunda onları cesaretlendirmeli. Okullar açılmadan önce ebeveynler çocuklarıyla birlikte sabahları okula hazırlıkla ilgili (sabah kalkış, tuvalet, diş fırçalama, kahvaltı, kıyafet giyme, ayakkabılarını giyme, evden çıkış, sevgi dolu bir vedalaşma v.b) nasıl bir yol izleyeceklerine ilişkin bir aile rutini oluşturabilirler. Uykusunu iyi almayan bir çocuğun sabah kalkması ve güne başlaması zorlayıcı olabilir bu nedenle çocukların gece saat kaçta yatıp sabah saat kaçta kalkacakları önceden belirlenmelidir. Çocukların kendi başına hazırlanmaları için de onlara yeterli bir süre tanımak gerekir dolayısıyla sabah kalkış saati buna göre ayarlanmalıdır. Gerekirse hazırlık sürecinde çocuğa evden çıkma saatine ne kadar zaman kaldığı zaman zaman hatırlatılmalıdır. Tüm bunları içeren sabah aile rutini kurallarını yazılı hale getirmek, evde görünür bir yere asmak, zaman zaman bu rutini aksatan durumları gözden geçirerek yeniden düzenlemek çocuğun bu alışkanlığı kazanmasında etkili olur.

Yeni lezzetler denetmek için daha erken ise…
Öncelikle çocukların belirli yiyecekleri reddetmelerinin altında yatan nedenleri iyi araştırmak gerekir. Bazı çocuklar doku, tat, koku gibi nedenlerden dolayı belirli yiyeceklere karşı hassasiyet geliştirebilirler ve bu yiyeceklerden hoşlanmayabilirler. Bu tip durumlarda çocukları zorlamak ebeveynle çocuk arasında çatışma ve gerginlik yaratabilir. Bu durum ise çocukta farklı davranış ve duygusal problemlere neden olabilir. Unutmamalı ki her çocuk her yiyeceği sevmeyebilir dolayısıyla öncelikle çocuğun bazı yiyecekleri sevmeyebileceği kabul edilmelidir. Zaman zaman çocuklara farklı yiyecekleri denemek isteyip istemedikleri sorulabilir ancak çocuk zorlanmamalı, tehdit edilmemeli, çocuğa yemek konusunda ödül ya da ceza verilmemelidir. Belirli bir besin grubundan bir yiyeceği yemiyorsa aynı besin grubundan başka bir yiyecek sunulabilir. Bir besini tek başına yemekten hoşlanmıyorsa o besin çocuğa farklı formülasyonlarla sunulabilir. Örneğin sebze konusunda seçici olan bir çocuğa sebze çorbası yapılabilir, et yemekten hoşlanmayan bir çocuğa köfte yapılabilir ya da sevdiği yemeklere et suyu ilave edilebilir, tek başına süt içmeyi, yumurta yemeyi sevmeyen çocuklara içinde bu tip gıdaların olduğu yiyecekler hazılanabilir.

Beslenme çantası eve hep dolu geliyorsa
Bu noktada yine çocukla iletişim kurarak beslenme çantasındaki yemekleri neden yemediğini konuşmak gerekir. Çocuk okulda yemeğini bitirmek için yeterli zaman bulamayabilir, beslenme çantasının içine konulan yiyeceklerin miktarını fazla bulabilir, çantadaki yiyeceklerden hoşlanmayabilir ya da okulda bir stres yaşıyor olabilir. Ebeveynler beslenme çantasındaki yiyeceklerin tüketilmesi konusunda beklentilerini yüksek tutmamalıdırlar. Öğle yemeğinde çocuk gerekli miktarda besin alamamışsa bu durum diğer öğünlerde telafi edilebilir.

İdeal olan beslenme çantasını çocukla birlikte hazırlamaktır. Beslenme çantasına konulacak yiyecekler için alışveriş beraber yapılabilir, haftalık beslenme çantası yiyecek listesi hazırlanabilir ve çocuğun istediği yiyecekler istedikleri miktarda beslenme çantasına konulabilir. Böylelikle çocuk hem sorumluluk alacak, hem de yemek yeme konusunda kontrol duygusu geliştirecektir.

Acıkıp acıkmadığına karar vermesi için zaman tanıyın
Özellikle ek gıdaya geçişte tatlı tuzlu bazı yemeklerin birbirine karıştırılması çocukların tat alma duyusu üzerinde iştahsızlık gibi olumsuz etki yapabilir. Ebeveynlerin yemek yeme konusundaki aşırı ısrarı, kendi yiyebileceği yaşta ebeveynlerin yemek yedirmeye çalışması, yemek seçen çocuğa sürekli olarak alternatif besinler sunması, yeme alışkanlığının sağlıklı bir şekilde gelişmesine engel olabilir. Çocuklar da yetişkinler gibi acıktığını, susadığını fark eder. Ancak çocuğun bu ihtiyacını fark etmesi için zaman tanımak gerekir. Çocuğunun beslenip beslenemediğine ilişkin sürekli olarak kaygı duyan ebeveyn gün içinde farklı yiyecek alternatifleri sunarak çocuğunun bunları kendi belirlediği porsiyonlarda yemesini bekler. Oysa çocuk doyduğunu ifade ediyorsa ebeveynin belirlediği porsiyon çocuk açısından ulaşılması güç bir hedef olacağı için tümüyle yemek reddine de dönüşebilir. Bu nedenle küçük porsiyonlarda yemeklerin verilmesi, yemeği bitirdikten sonra eğer çocuk isterse ilave yapılması yerinde olacaktır.
Bununla beraber bazen duygusal olarak zorlanan ve bunu sağlıklı bir şekilde ifade edemeyen, aile içi ilişkilerde sorun yaşayan, kaygı düzeyi yüksek olan ve ebeveynlerinin ilgisini ve dikkatini üzerinde hissetmek isteyen çocuklar da iştahsızlık yaşayabilirler.

Ödül-ceza ile beslenmeyi sağlamak doğru bir yaklaşım değil
Hatta çoğu zaman tam tersi bir etki yaratır ve bir zaman sonra çocuk yemeyi fiziksel bir ihtiyaç olmaktan çıkartarak duygusal ihtiyaçlarının aracı haline getirir. Ama bu tip ödüllendirme ya da mahrum bırakma uygulamaları biz ebeveynlerin en sık başvurduğu yöntemler arasında yer almaya devam eder. Çünkü kısa vadede çözümmüş gibi algılanır. Buradaki en kilit nokta yukarıda da belirttiğimiz gibi çocuğun yemeği yaşamsal bir ihtiyaç olarak görebilmesidir. Annesi ya da babası üzülmesin diye değil sağlıklı bir şekilde gelişebilmesi için yemek yemenin gerekliliğini kavrayabilmesidir.

Sevilerek yenilen yemek merak uyandırır
Bunun için bebeklik döneminden itibaren çocuğun kendi başına beslenmesine fırsat verilmesi ve doyup doymadığının kararını verebilmesi en işlevsel yaklaşımdır. Ayrıca aile içinde bir yemeğin sevilerek yenildiğini gören çocuk tatma konusunda da bir süre sonra istek sahibi olacaktır. Bazı yemekleri yeme konusunda çocukların biraz zamana ihtiyacı olabilir (kabak, lahana yemeği, enginar, karnabahar vb.) çok baskı uygulamadan en azından tadına bakması özendirilebilir. İlk etapta tadını beğenmediği bir yemeyi yeme konusunda ısrarcı olmak yerine bir süre zaman tanımak ve daha önce hoşlanmadığı yemeği yeniden tatması konusunda teşvik edici olmak işe yarar. Bazı çocuklar yemeklerin kokusundan ya da görüntüsünden hoşlanmayabilir. Tatma konusunda istekli olmadığı yemekler ile ilgili konuşulup hangi özelliğinden ötürü tatmak istediğinin anlaşılması ebeveynler için yol gösterici olacaktır.

Sağlıklı beslenen anne-baba eşittir sağlıklı beslenen çocuk
Sağlıklı beslenme bir aile kültürüdür. Eğer ailede asitli içecekler tüketilmiyor ise çocuk bunu talep etmez. Bunun gibi evde genellikle sebze ağırlıklı besleniliyor ise çocuk bir süre sonra o kültüre uyum sağlar çünkü her zaman belirttiğimiz gibi çocuk ailede kendisinden büyük kişileri model alma eğilimindedir. Eğer model aldığı kişiler sağlıklı besleniyor ise çocuk da modeller çerçevesinde kendi yeme alışkanlığı da geliştirecektir.

@3psikolog3anne ekibi:
Uzm. Klinik Psikolog Müge Sargın
Uzm. Gelişim Psikoloğu Müjde Peksaygılı Gezer
Uzm. Psikolojik Danışman Ezgi Denizel Güven

 

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir