Baba olma hikayesi- Aykan Aydın

3 Mayıs 2017

Biz erkeklerin bir gün baba olabileceği düşüncesi kadınların anne olma düşüncesine göre çok daha az. Yani kadınlar anne olmayı daha çok arzuluyor ve hayal ediyor diyebilirim. Bilmiyorum belki bu toplumsal ya da cinsiyet olarak ayrıştığımız bir konu da olabilir. Anneler, bebeğin anne rahminde oluşmaya başladığı andan itibaren hem fizyolojik hem de duygusal olarak annelik duygusu yaşamaya başlıyor ve bu durum çocuk olduktan sonra da artarak devam ediyor.

Erkeklerin baba olabilmesi ve değişmesi bir süreç gerektiriyor. Dolayısıyla babalar annelere göre bu süreci yaşarken bir değişim de yaşıyorlar ve böylece her erkeğin baba olma hikâyesi oluşuyor. Ben de her erkek gibi baba olmayı bebeğimi kucağıma alacağım zamandan sonra başlayacağını düşünürdüm. Oysa eşimin hamileliğinin 25.haftasında erken doğum riskinin çok yüksek olduğunu ve bir prematüre babası olacağımı öğrendiğim anda ben zaten baba olmaya başladım. Dünyaya gelecek bu çocuğa karşı sorumluluğumu ilk defa o zaman çok net bir şekilde hissettim. Bebeğimizin prematüre olarak dünyaya gelecek olması eşimin tek başına çözemeyeceği bir konuydu ve benim bir şekilde oyuna dahil olmam gerekiyordu. Dolayısıyla eşime destek olmam gerektiğinden araştırmalar yapmaya, öğrenmeye ve okumaya başladım. Çılgınlar gibi her şeyi en ince detayına kadar araştırdığım günler oldu.

Bebeğimiz dünyaya gelmeden önce bir anda her şeye dahil olmuştum. Bebeğimizi kucağımıza aldıktan sonra da bu durum devam etti. Bebeğin banyosundan masajına, uykusundan gazını çıkarma tekniklerine kadar her şeyin içinde oldum. Hatta yetmedi üzerine gidip Babalık Eğitimi aldım ve sonra İlk Yardım eğitimi aldım. Ancak ben hep eşim yanımdayken bebeğimizin bakımı ile ilgileniyordum ve dolayısıyla bebeğimiz ile hiç yalnız kalmamıştım. Ancak bir gün, o günün geleceğini de biliyordum…

8 aylık bir bebeğe nasıl bakabilirdim ki? Hiç tek başıma bakmak zorunda kalmamıştım. Ne yalan söyleyeyim bebeğe bakmaktaki o sorumluluk duygusu üzerime çöktü bir anda. Ya bakamazsam, ya aç kalırsa, ya ağlarsa… Eşim, kızımın doğumu öncesinde başladığı yüksek lisans eğitimine doğumla birlikte ara vermişti. Aldığımız karar doğrultusunda bir dönem için kızıma ben bakabilirsem eşim de yüksek lisansı bitirebilecekti. Bu kararın çok isabetli bir karar olduğunu anlamıştık çünkü eşim mezuniyet töreninde oğlumuza hamileydi. İlk ders günün sabahı eşim, ben ve kızımla vedalaştıktan sonra kapıyı kapattı ve çıktı… İşte o an ne olduysa bunun üstesinden geleceğime inandım… Bebeğimize bakmak için evde yalnız kalacağım güne dair aldığım bazı kararlar vardı. Aksi durumda bebek bakımını kendime oldukça zorlaştırabilirdim. Öncelikli olarak her zaman bebeğin bakımı ve ihtiyaçları gelir. O yüzden dağılan evin toparlanması ya da yemek ve bunun gibi bilumum ihtiyaçlar ikinci planda olacaktı. Aldığım bir diğer karar ise
çocuk uyumaz, üstü başı kirlense dahi sorun değildi, ancak her ne olursa olsun bebek aç kalamazdı. Henüz ek gıdaya yeni başlamış olan kızımın zaten iştahı yoktu. O günün sabahında da yarım saat süren, mutfağın ve üstümün battığı bir kahvaltı yapmıştı. Öğle uykusundan sonra verdiğim yemeği de yemeyince endişem giderek artmaya başladı. Kızım aç kalacaktı. Benim düz mantık çalışmaya başladı tabi; bu çocuk bir ay öncesine kadar sadece biberondan mama içmiyor muydu? O zaman bugünde sadece mama içebilirdi. Yani günün sonunda aç kalmamış ve günü kurtarmış olacaktım… O gün birkaç kez daha biberon mama verdim kızıma. Zaten öğlende az uyumuştu, dolayısıyla akşam erken uykuya daldı. O gün eşimi, günü kurtarmanın gururuyla, zafer kazanan bir komutan edasıyla ufka doğru bakarak karşıladım. Tabi merakla sorduğu sorular sonucunda işin iç yüzünü öğrenen eşim kızımızın o gün sadece biberon mama içmesine oldukça içerlenmişti. Ancak sonrasında kendisinin yokluğunda bu işin üstesinden gelmeme o da sevindi. Bebekle beraber geçirdiğim o ilk günün sonrasında bir daha benzer hataları yapmadım. Bugün geldiğim noktada ise eşim 3 yaşındaki kızımı ve 1,5 yaşındaki oğlumu henüz akşam yemeklerini yememişken bana bırakıp dışarı çıkabiliyor ve döndüğünde iki çocuğu da uyumuş bulabiliyor. Bunu başarabilmek zafer mi? Bence hayır.


Bebeklerin ve çocukların dünyasını çözen her baba aslında benim yaptığımın fazlasını yapabilir.

Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir