Konuk yazar – Merve Çalışkan

3 Ocak 2018

Rahat Anne

17 Şubat 2015… o tarihten itibaren hiçbir şey eskisi gibi olmadı. Evet belki daha zor, daha az kendime zaman ayırdığım, daha uykusuz, yorgun ama beni ben yapan, kendimin farkıma vardığım günler başladı. Anne oldum!

2 kişi çıktığımız eve 3 kişi olarak geri döndük. Yatağımızın yanında minik bir beşik, içinde bir melek… O kadar masum, öyle savunmasız ki…O eve, biz O’na, biz olmaya alışmaya başladık.

Kremler, bez, emzik, ıslak mendil, ateş ölçer oldu vazgeçilmeyen başucu aksesuarımız.

Seni ilk emzirdiğim an dün gibi aklımda. O heyecan, merak, endişe, tedirginlik…9 ay karnımda, 24 ay göğsümde taşıdım seni…

İlk yılın acemiliği, gazı, ek gıdası, emeklemesi, yürümesi derken hızla geçti.

2.Senemiz…İlk adımlarından sonra ikinci kez bağımsızlığını,’ben’liğini ilan ettin bana. Senin kadar ben de o kadar alışmışım ki seni göğsümde sevmeye, izlemeye ve sen benim bir açıklamamla sonlandırdın bu serüveni. Hiçbir mutluluğu bu denli hüzünlü yaşamadım. Senden çok ben ağladım. Gözyaşlarım gönlümden aktı her göğsüme yatışında…Bu dünyada yaşadığım en güzel deneyim! En özel an!

Neden bilmem 2. Yaş doğum günün de beni ayrı heyecanlandırdı. 0-3 ay reyonlarından 12-18’ e; şimdi de 24-36’ya terfi ettin. Geçen sene sen bebek arabasındayken kıyafetlerini seçer atardık sepete; şimdi reyonları dolaşıp sen kendin seçiyorsun.

Takvimlerde uzun; ama çabucak gecen ikinci seneyi de geride bıraktık.

Büyüyorsun…ellerin büyüyor, ayakların büyüyor, saçların uzuyor; aklından gecenler, söylediklerin çoğalıyor, kalbine aldıkların artıyor. Büyüme serüveninin en yakın şahidi olmak öyle buruk bir mutluluk ki…

Daha yaşayacağımız çok tecrübe, anlatacağımız hikaye, okuyacağımız kitap, izleyeceğimiz film, oynayacağımız oyun, atacağımız kahkahalar var…

Karşınızdaki 2 yaşında minik bir beden, ama ruhu ‘ben özgürüm, ben bireyim’ diye bağırıyor.

Önümüzde bir sınav daha vardı: tuvalet eğitimi.

Kolay mı, 31 aydır poponu sıcacık tutan bezin bir anda çıkarılması… O benim peşimden ayrılmazken, artık ben onun önünde arkasında gezer olmuştum.10 dakikada 4 çamaşır değiştirdik, yerdeki kakalara basmamak için sek sek oynadık, çamaşır yetmedi avm ye koştuk. ‘Çişimiz tuvalete’ şarkısı eşliğinde başlayan tuvalet yürüyüşleri, ‘bezleri attık külotlar giydik’ nidalarıyla devam etti.

Özet; çocuk hazır olsun değil, sen hazır olacaksın sevgili anne! Empati, sabır, sakinlik, güçlü bir sinir sistemi ve sağlam dişler olacak ki, bol bol sıkacaksın! Ve elveda çıtçıtlı badiler, pişik kremleri, bezler, alt açmalar; selam rengarenk çamaşırlar, özgür popo ve büyüyen kızım!

Tuvalet eğitimi sürecinde başınıza gelebilecek en zor şey kaka fobisi. Biz tam 80 gün bununla savaştık. Poposundan çıkmak isteyen ama kendisinin izin vermediği kaka ile ne kadar çok göz göze geldik anlatamam. Ne diller döktük, ne oyunlar çevirdik, el salladık, hoş geldin dedik, iletişim kurduk, arkadaş olduk ama işe yaramadı. İnatlaşma ve ret zaten tavan!

Sonra şunu öğrendim ki; çocuklar arkalarını göremediği için, kaka onlarda bilinmezlik, korku ve endişe yaratıyormuş. Ve maalesef bize basit gelen şeyler, onlar için böylesine ürkütücü olabiliyor.

Peki nasıl mı çözüldü? Tuvalette yalnız kalmak istediğini fark ettim. “Siz çıkın ben size haber veririm” dedi ve biz çıktık, olay çözüldü. Sorun bizdeymiş, çocukta değil.

Ben çok okuyan, araştıran, kafa yoran ama gelenekselden yana ve rahat bir anneyim. Yere düşen bir şeyi alıp geri verdiğim çok oldu, düştüğünde pek müdahale etmem. Akranı ile bir konuda anlaşmazlığa düşerse karışmıyorum, dışarı çıktığımızda hiçbir zaman çorba, yemek, yoğurt taşımadım; yiyeceği sıcak/soğuk tutan kaplarım olmadı. İki sene emdiği için rahattım belki bilmem ama biz ne yersek ondan verdim. Yelek, ter bezi vs taşımayı bir beceremedim; ben ne giydiysem öyle giydirdim. Altını almak için bakım odası aramadım, eminim ki en mikroplu yerlerden biri orası…Mağazada kabin sırası beklerken bile ayakta aldığım çok oldu. 3 aylıkken uçağa, daha sonraları dolmuşa, trene bindim.7 aylıktı kendi odasına terfi ettirdim.

Kedilerin köpeklerin salyalarıyla bütünleştiği çok oldu. Yaz kış her gün yıkıyorum. Evde kilitli olan sadece deterjan çekmeceleri oldu. Yemeğini 1 yaşından beri kendisi yer.

Rahat davranamadığım konu ise, zamanında uyuması ve hazır gıda tüketmemesi.

Çağımızın hastalıklarından biri olan ‘süper anne sendromu’ na yakalanmadan, sayılar, renkler, okuma-yazmadan önce; terbiyeli, ahlaklı olmayı, teşekkür etmeyi, özür dilemeyi, sofraya oturmayı, izin istemeyi, yardım etmeyi, saygı sevgiyi öğretmek olsun ilk hedefimiz…

Şu an kızım 34 aylık, önümüzde uzun seneler, gidilecek yollar var.

Kızıma not:

Işıl’ım, sana sadece şunu söyleyeceğim; hayvanları sev, dans et, spor yap, bir dil öğren, hata yapmaktan korkma, paylaşmayı unutma. Ve ne kadar büyürsen büyü, hep benim bebeğim olacaksın.

Seni çok seviyorum.

Annen

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir