Kendi çocukluk döneminizi yeniden yaratmak

1 Ağustos 2019
Önceki2 / 2Sonraki

Kafamızı dinleme, ruhumuzu yenileme niyetine çocukların istek ve talepleri eklenince hayalimizdeki tatili yaşayamıyoruz. Bu sene yaz tatili anlayışımızda bir değişiklik yapalım ve kendi çocukluk dönemimiziyaratalım. Kendi çocukluk dönemimizi yaratma fikri, temmuz ayında her şeyin allak bullak olmasıyla deneyimlemeye başladığım bir yöntemJ

Ay tutulması, Merkür, güneş tutulması mıdır yoksa bakıcıların parayı daha çok bulunca kaçma anlayışı mıdır tam olarak adlandıramadığım, çocuklarla yazın ortasında çaresiz kaldığım bir dönemdeydim. İşe gidiyorum, eve geliyorum, çocuklar tüm gün beni beklemişler, okul yok ki enerjilerini atsınlar. Çok yoruluyorum ile başlayan cümlelerin beni daha da yorduğunu fark ettim. Başka türlü düşünmeliydim.

Çocuklarla oynarken hoşuma giden bir şey de vardı, kendi çocukluk dönemimi tekrar tekrar yaşıyor gibiydim. Bu his beni mutlu etmeye başlayınca, bu yazı “ kendi çocukluk dönemimi yeniden yaratmak” olarak kodladım. Neler yaptığımı sizinle paylaşmak istiyorum.

Çocukların zamanlarını yaz okulluyla doldurmak yerine ailemizin ihtiyaçları doğrultusunda hepimize iyi gelecek oyunlar kurguladık. İşten gelince ben yorgun olduğum için, biraz dinlenmem gerek yerine, kıyafetlerimi değiştirirken her gün bir anı anlatmaya başladım. Çocukluğumdan, yaz tatilinde yaptığım, bazen üzüldüğüm, bazen sevindiğim anıları onlarla paylaştım. Bazı günler akşam yemeklerini yakınlardaki parklarda piknik yaparak yiyoruz. Pikniğe gider gibi hazırlanmak, içine bolca heyecan, neşe ve çocukluk koymak ve onları çimlerin üzerine sermek hem bana hem de çocuklarıma çok iyi geldi.

Yağmurlu bir aydı temmuz, yaz yağmurlarını tabletten araştırdık, muson iklimi hakkında belgeseller, videolar izledik. Dışarıya ıslanmaya çıktık. Koştuk, yürüdük, sırılsıklam olduk. Yaz yağmurunun keyfini çıkardık. Yazlığa gittik, kumsalda dalgalarla boğuştuk, dalga oyunu ile saat 2’de geldiğimiz kumsaldan akşam 7’de ayrıldık.

Yazın sıcak bir günde bahçede su tabancalarıyla çocukların oynadığı su savaşlarına dâhil oldum. Her yerim ıslandı ile başlayan zihin sınırım, çocukluğumu yaşıyorum dediğim an bir başka boyuta geçti. Ne kadar çok beynimizin sınırlarıyla yaşıyoruz. Bu bir polyanacılık değil yaşamı birlikte yaşama felsefesiydi. Yaşamı çocuklarımızla birlikte yaşamak, kendi özlediğim çocukluğuma da atıfta bulunmak, yaşamı geri saymak çok iyi gelmeye başladı. Bu deneyimi sizin de denemenizi öneririm.

Annemler, senin enerjin var kızım diyorlardı, enerjim beynime attığım çocukluğumdaydı. Bedenen o kadar çok yorgundum ki bazı günler, eve gidince çocukluğumu yaşayacağım heyecanı beni enerjik kılıyordu.

Ne çok şey biliyorlar, yaşama ne kadar çok şey aktarıyorlar. Çocukluğumu özlemek yerine yetişkin modunda çocukluğumu yaratmanın beni bu kadar besleyeceğine, geliştireceğine inanmıyordum.

Hem benim hem de çocuklarımın “ eve gidince ne yapacağız?” sorusunu birbirimize sormamamızı sağladı.

Evde birlikteyken çocukluğumuzu yaşayacağız. Bunu bana onlar öğretiyorlar, onlarla birlikte çocukluğumu yeniden yaşamanın keyfini yaşıyorum hem de görev gibi hissetmeden.

Her şey beyinde ve algı sisteminde bitiyor. Algıladığımız dünyaya işbirlikçi ruhuyla baktığımız zaman, gelişiyor, geliştiriyor ve yaşamı farklılaştırıyoruz.

Herkes bizden bir şey bekliyor düşüncesiyle beklentileri karşılayan olduğumuzda çok yorgun hissediyoruz. Kimse benden bir şey beklemiyor, birlikte yapmam için fikir soruyor algısı bile bizim bakış açımızı değiştiriyor.

Kendi çocukluğumuzu yaratmak için;

  • Çocukluğunuzda özlem duyduğunuz oyunları veya olayları düşünün
  • Çocukluk kahramanlarınızdan 50 kişinin adını yazın ve onlarla geçirdiğiniz anıları düşünün
  • Çocuklarınızla sizin çocukluğunuza yolculuk yapsanız, hangi anları yaşamak isterdiniz? O anları çocuklarınızla planlayın.
  • Anılarınızı anlatırken hangi anları birlikte yaşamak istediklerini çocuklarınıza da sorun.
  • Tüm bunları görev, çocuklarınızın beklentisini karşılamak olarak değil de birlikte hayatı paylaşmak olarak bakın.

Doğan Cüceloğlu’nun “çocukluk kişinin anavatanıdır.” Sözünü çok sever ve inanırım. Yaptığım koçluklarda görüyorum ki anavatanda kendine ait bir parça bulamıyorsa insan hep o toprağı arıyor. Özümüzdeki eksiği aramayı bırakıp, çocuklarımızla çocukluğumuzu yeniden yaşayarak, anavatanımıza sahip çıkalım. Çocuklarımız olduğu için çok şanslıyız çünkü zamanı geri sayabiliyoruz.

Önceki2 / 2Sonraki

Yorum Yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir